16 Nisan 2007 Pazartesi

Rehavete kapılırsak karanlığın gelmesi uzak değildir!


Kurtuluş Savaşı sırasında, meclisten bir heyet, ordunun durumu hakkında bilgi almak üzere cepheleri gezer. Heyet, bulundukları alandan, gece yarısı, kağnı arabalarıyla, çoluk, çocuk; genç, yaşlı; kadın, erkek binlerce Türk’ ün, ordusuna, ihtiyaçlarını ulaştırmak için yollara döküldüğüne tanıklık eder. Bir mebus: “Gecenin, bu saatinde, bunca insanı yollara döken bu güç ne ola ki?” diye sorunca, yanındaki arkadaşı yanıt verir “istiklal arzusu!”…

14 Nisan 2007 Cumartesi, Ankara-Tandoğan’ da bulunanlar çok iyi bilirler ki orada yüzbinler değil milyonlar vardı… Milyonlar, her çeşit vasıtayı kullanarak, geceden, yollara dökülmüşlerdi… Görülmeye değer bu manzara birilerinin gözlerine hitap etmediyse de millet, çağdaş Türkiye idealinden vazgeçemeyeceğini bütün dünyaya haykırmıştır. Tam bağımsız, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ ni, bu yolundan döndürmek isteyenlerin nasıl bir güçle karşı karşıya kalacakları açıkça ilan edilmiştir. Bugün, “bu güç ne ola ki?” diye sormaya gerek yoktur; bu güç, Türk ulusunun zihninde ve benliğinde yer etmiş Atatürk sevgisinin gücüdür. Bugün, bütün dünya çok iyi bilir ve teslim eder ki sevginin gücünü yıkabilmek mümkün değildir. Atatürk’ ü kalplerden ve zihinlerden söküp atmak isteyenler, elbette çalışmaya devam edecektir. Buna geçit vermemek için, Atatürkçü herkes, çevresini bu bilinçle aydınlatabilmeli, karanlığa geçit vermemek için var gücüyle çalışmalıdır. Yoksa Atatürk’ ün de dediği gibi -özet olarak- “rehavete kapılırsak karanlığın gelmesi uzak değildir!” Bugün, değerlerimize, her zamankinden daha çok sahip çıkmak zorunda olduğumuz bir geçitten geçiyoruz. Bu amaçla, gönül gönüle, hep birlikte haykırmaya devam edelim: Cumhuriyet sahipsiz değildir!

Free Hit Counter
Free Counter